Mimarlık haftası onuruna çok sevdiğim mimar Antoni Gaudi’nin meşhur La Sagrada Familia’sını tanıyalım.Kendisi hayatını bu kiliseye adamış ve kilisede yatıp kalkmış -ne mimarlar var- bir insandır.Bu nedenle üstada saygı diyerek kısaca hayatını yazalım.
Kendisi 1852 yılında İspanya’da doğmuştur. Barselona Escola Provinciya dArquitecture’da mimarlık eğitimini tamamlamıştır. Barselona, onun kişiliğinin gelişimi ve sanatsal etkinliklerinin merkezi olması nedeniyle önemlidir. Kariyerinin başında Kont Eusebi Güellin ile tanışmış ve kendi adına mimari yapılar istemiştir Gaudi’den. İlk eserlerinde İspanyol mimarisi ve Gotik mimarisini kullanmış sonraları kendine özgü bir tarz yaratmıştır; Çarpıcı renkler, dokular, organik bütünlük… İspanya’da Art Nouveau akımının temsilcisi olmuştur.
Gelelim esas konumuza. Öncelikle neden günümüze kadar bitmiyor bu kilise ?
Mimarımız 1926’da bir tramvay kazasında ölünce kilise yetim kalıyor. Sonrasında iç savaş, 2. Dünya Savaşı derken bir de orijinal çizim ve modeller zarar görünce bitmiyor da bitmiyor. Yapımı devam ederken bir yandan da restorasyonu yapılıyor yani. Biraz bahtsız bir kilise.
Peki bu gösterişli yapıya mimari açıdan bakalım.
Kilisenin yapımı esasen F. del Villar tarafından başlamış olup 1853 yılında Gaudi yapımı devralmıştır ve hayatını bu kiliseye adamıştır diyebiliriz. Kiliseyi üç cephe olarak tasarlayan Gaudi, yapımına başlanan ilk bölüm Nativity (Doğuş) Facade’yi birebir kontrol etmiştir. Bu çok detaylı bir cepheydi ve İsa’nın doğumuna referans vermekteydi. Diğer cephe Passion (Tutku) Facade ise daha sade görünümlüydü ve İsa’nın çarmıha gerilişini simgeliyordu.
Gelelim Glory (İhtişam) Facade cephesine. 2002’de inşaatına başlanan en görkemli cephe kendileri ve Tanrıya giden yolu temsil ediyor. Tasarlanan 18 çan kulesinin en yükseği İsa’yı, biraz daha alçak olan Meryem’i, 12’si havarileri, 4’ü ise dört İncil’i temsil ediyor. Gaudi, Barselona’ya gelecek ziyaretçiler için mükemmel bir karşılama olacağına inanmış ve kulelerin tepesindeki süslemelerin cennet ile yeryüzü arasında bir bağlantı sağlarmış gibi göründüğünü ifade etmiştir.
Dış güzelliği kısaca böyle iç güzelliğine değinelim biraz da. Salyangozlara, meyvelere, ormanlara ait göndermeler Gaudi’nin doğadan ilham aldığını gösteriyor iç mekanda. Hiçbir kolon veya duvarın dik olmaması, dallanıp budaklanması, planın karmaşıklığı içeri girildiğinde ormanda dolaşma hissi uyandırmayı amaçlamıştır. İç mekandaki bu hareketliliğe seramik, mozaik ve çeşitli taşlar da eklenmiş. Gaudi, hiperbolit tonozlar ve açılı kolonlarla payandaya ihtiyaç duymayan bir taşıyıcı sistem oluşturuyor. 3 boyutlu formlara sahip yüzeylerle daha sağlam ve daha ince olan taşıyıcılar kilisenin akustik ve ışık dengesine de önemli katkı sağlıyor.
Henüz bitmemesine rağmen 1984 yılında UNESCO tarafından “Antoni Gaudí’nin Eserleri” adı ile Dünya Mirası olarak ilan edilen yapılar arasında yer almıştır ve 2026 yılında tamamlanması beklenmektedir.